22 Mart 2012 Perşembe

     Fırtına sessizliği hakimdi ortama 
   Ya da yağmur öncesi gibi bungun bir hava
   Anlamlandıramzsın ama sıkkındır canın
   Haah işte tam öyle bir gündü yaşananlar
   Sessizlik alabildiğine suskun
   S ıcak hava vurgun gibi gelir üzerine üzerine
   Ne bozabilirsin o sessizliği
   Ne durdurabilirsin gelen fırtınayı
   Ne de saklanabilirsin gelen yağmurdan
   Fırtına savrulur çevrende
   Yağmur tokat gibi iner yüzüne
    Çaresizce ve sesizce beklersin
    Her şeyin bitmesini ,geçip gitmesini
    Gek gör ki ne fırtına biter
    Ne de fırtına öncesi sessizlik
    Ne yağmur diner ne de yağmur öncesi vurgun sıcaklık

19 Mart 2012 Pazartesi

KOCAMANKOCAM

  Kocaman kocam derim ben ona  yüreği de bedeni de kocaman.Belki ben çok ufak tefek olduğum için bedeni kocaman gelir bana.Ama yüreği evren kadar büyük,sevgisi  anne sevgisi gibi merhamet dolu,öfkesi de deniz dalgaları gibi yüksek ama sahile vurduğunda azalan dalgalar gibi çabuk geçen birisi.Bu hafta sonu hasta olunca bebekler gibi baktı bana canım benim çorbamı hazırladı ,bulaşıkları bile yıkadı ,bana masajlar yaptı hep başucumdayadı.
    .İnsanın yol arkadaşı iyi olmalı evet zaman zaman çalkantılar kavgalar olmuyor mu çookkkkk.Hatta eşim bu kocaman yüreği ile çok kırılgan bazen alıngan bazen de kapris yapabiliyor tipik yengeç burcu.Bazen şaşırıyorum o kadar sert görüntüsünün altında bu kadar sevgi dolu ,yufka bir yürek, çocuksu davranışlar nasıl olur diye.Bir erkek bu kadar romantik nasıl olabilir diye de şaşırtır beni benim aklıma gelmeyen şeyleri hatırlar çok incedir.
   Hastalığımın tadını çıkarıyorum bu gün,  bu gün de evdeyim işime gidemedim daha iyiyim belki ama halim yok.Eşim telefonda diyor ki hiç bir şey yapma ,yat ,dinlen ben akşama yemek yaptırırım sağolsun.Ama beden iyi hissedince de yatamıyor ki bu gün ev kadını olayım dedim uzun zamandır bir iş gününü böyle evde geçirmemiştim güzel uzun bir kahvaltı ,ütü tv izleme güzelmiş  kızım okula gitti ,oğlum da gelir birazdan.Aile olmak güzel ,birlikte olmak güzel bazen insan özlüyor yalnız kalmayı,bacaklarını uzata uzata kaygızısca oturmayı,kitabını okumayı,hayaller kurmayı .Şu bir gerçek ki herkes bir gün yalnız kalacak çocuklar uçacak yuvadan, arada gelecekler ziyaretine kalacaksın yol arkadaşın,can yoldaşın ile başbaşa,Bir gün evet malesef bir gün yol arkadaşlarından da biri diğerini bırakıp gidecek tamamen kalacaksın kendinle.niye mi yazıyorum bunu ben kendimle kalmayı severim ,kendimle konuşmayı ama gördüm ki kendin bazen kendine yardım edemiyorsun.Aile çok önemli hepsi duyarlı zor günlerde kenetlenmeyi biliyoruz.Çok yakın zamanda babamı kaybettim öyle ki ben bende değildim ne gelenle konuşabiliyor ,ne konuşulanları anlıyordum o küçücük kızım
(16)misafirleri hep ağırladı çaylar taşıdı bulaşıkları yıkadı ne güzel bir evladın var dediler sağolsunlar .Zor anlarda kim neyi üstlenecek kavrayabiliyor hasta yatarken oğlum gelip hep yanağımı öper bir şey istiyor musun der.Neyse insan hasta olunca duygusala bağlıyor demek ki.Ailemizin kıymetini bilelim herkes bazen yalnız kalmayı özlüyor ama birlikteyken birlikteliğin yalnızken yalnızlığın tadını çıkaralım.

15 Mart 2012 Perşembe

  Adam  sabahın karanlığında hışımla çıktı evden asansör dururken hızlı adımlarla indi merdivenlerden ve apartmandan kendini dışarıya zor attı.Sanki nefes alamıyordu ,sigarasını yakıp bir nefes çekti  sokaklar bomboştu insan değil bir köpek bile yok dedi içinden.İçi burkularak baktı sokağın ıssızlığına bir ben miyim mutsuz ,umutsuz ve yalnız?Yürümeye başladı hava buz gibi soğuk az da olsa serpiştiren karın altında .Yürüyordu ama nereye bilmeden içinde yangın yeri dışarıda buz gibi bir hava.Caddenin sonuna vardığında arabasını hatırladı ve hızla geri dönüp arabasına bindi  pastaneden çay ve gevrek alıp hızla ilerledi.Bomboş yollar ,tek tük yanan ev ışıklarının arasında bir ben miyim kendini sokaklara vuran dedi.Arabasını kuytu bir yere ağaçların arasına park etti koltuğu iyice geriye çekip gözlerini kapattı ve düşünmeye başladı.Düşünceler mi gözlerine yaşları dolduruyor yoksa hayat mı ağlatıyordu bilemedi yalnız geldiği şu hayata yalnız devam etmeliydi.Dişlerini kenetledi öfkeyle direksiyonu yumrukladı.Sakinleşmem lazım dedi çayından bir yudum aldı.Kendisi bir dershane işletmecisiydi, iyi bir yer edinmiş ,kaliteyi hep arttırmış,çevresi ile diyalogları çok iyi olan bir öğretmendi.15 yıldır bu sektördeydi bilgisini çok iyi aktaran ve  iyi öğrenciler yetiştiren  birisiydi.3 yıl başka dershanelerde çalışmış sonra kendine küçük bir dershane açmış ve adım adım büyümüştü.5 yaşlarında kader onu yalnızlığa mahkum etmiş akrabaları tarafından büyütülmüştü o yüzden hep aileye hasret kalmıştı.38 yaşındaydı 3 yıl önce avukat olan eşi ile tanışmışlar iyi bir arkadaşlığın ardından evlilik yapmışlardı.Aralarında aşk olmamıştı ama iyi bir dostlukları olmuştu.1,5 yıllık evlilikte dostlukları yavaş yavaş sevgi ve saygıya dönüşmüştü belki deli gibi aşık değildi ama eşini seviyordu .Ama geçen zaman arkadaşlığı da yok etmeye başladı ,didişmeler ,restleşmeler çekilmez olmaya başlamıştı.Eşiyle tanıştığında o iyi bir avukatla çalışıyordu hatta %30 
hissesi vardı stajer olarak başlamış ve bu konuma gelmiş.Birlikte çalıştığı avukat eşinden 10 yaş büyük ve evliydi , eşiyle aralarından su sızmazdı hem iyi dost hem arkadaş hem iş ortağı idiler genelde her konuda hep hem fikirdiler buna bazen şaşırırdı ama yılların arkadaşlığı derdi.Bazen içinden bir sızı geçer aralarında bir şey var mı diye düşünür ,onların yakınlığından rahatsızlık duyar ama dile getiremezdi.Beraber yemeğe gittiklerinde ortamı inceler davranışları tartardı ama benim kuruntumdur diye susardı.
     İki hafta önce dershaneye çıkıp gelen avukatın eşinin anlattıkları ile her şey gün yüzüne çıkmıştı.
Şaşkanlığını üzerinden atamamış anlattıklarını dinlemiş ne yapacağını bilemez halde öylece dunup kalmıştı.10 yıl önce eşinin yanına girdiğini ve işin %30 ama hayatlarının tamamını ele geçirdiğinden bahsetti her şeyimiz alt üst oldu dedi kadın.O kızdan hep rahatsız oldum çok yalvardım işten çıkar diye ama çıkarmadı dedi  ama ne ondan ne de benden vazgeçmedi.Belki evlenince düzelir diye düşündüm ama evlilik sadece bir paravandı onlar için ,seni de kullandılar dedi.Çok şaşkındım sadece diyebildiğim neden siz bırakıp gitmediniz.Ben her şeyi kabul ettim ve özgürce yaşadım,gezdim ,mal sahibi oldum ama bunların acısını almayacağımı sanmayın herşeyin yeri,zamanı ve sırası var deyip çekip gitti.Söylediği son söz ise beyninde yankılanıyordu sürekli ''terk etmiyorsam eğer terk edildiğimdendir bana geri döndüğü gün ter edeceğim''..
       Paranoyaklık olmasın diye dile getirmediğim şeyler meğer gerçekmiş.Eşimle aramızda olan aşılamaz mesafe  demek bu yüzdenmiş dedi.Beni niye kullandı,nasıl sakladı ,nasıl anlamadım beyninde dolaşan sorulara cevap arıyor her şeyden nefret ediyordum.O gün ertesi gün eve gitmediğini ve bilinmezlik deryasında gezdiğini hatırladı,olayları açığa çıkarmak için izleri aramaya başladı ama gördü ki delile gerek yokmuş her şey ortadaymış.Ama fark edemeyen tek  kendisiymiş.Hiç bir şeyi bozmadan sessizce evine ,işine gidip geldim sömestri tatilini bekledim ve işte bu gün son gün dedi içinden gidiyorum buralardan.Dün gece eşiyle olan son konuşmaları  hatırladı.Zavallı eşi ağlayarak özür diliyordu bu adamdan saplantı gibi vazgeçemediğinden bahsediyordu ama başaramadığını da söylemişti.Sabaha dek konuştular ve adam daha fazla küçülme karşımda dedi konuşmayalım ben gidiyorum almak istediklerini al ve beni rahat bırak çık git hayatımdan dedi.Seninle hiç bir şekilde görüşmek istemiyorum ne izin ne yüzün ne sesin kalmasın hayatımda .Herkes hak ettiğini yaşar hak ettiği kadar mutlu olur ama sen beni hak etmiyorsun dedi evden çıkıp gitti.
      İşte halen bunları düşünüyor işin içinden sıyrılamıyordu ama yeni bir başlangıç yapıp hayata tutunmalıydı ....................

12 Mart 2012 Pazartesi

8 Mart 2012 Perşembe

MUTLULUK

   Mutluluğu paketlesem alır mısınız  ya da yemeğe atsam,suya katsam kullanır mısınız?Mutlu olmak adına verilen uğraşlar,yazılan kitaplar   ama bir türlü mutlu olup olmadığını anlamamak ,anlayamamak .Mutluyken güzeldir her şey ama üzülünce bir sis bulutu kaplar her yeri Allah'ım bu bir rüya olsa deriz.Ama bilenmez ki o sisler aralanınca mutluluk çıkar ortaya.Keşke mutluluğu tutabilsek ona sıkı sıkı sarılsak mümkün mü?Eğer mutlu olmak istiyorsak küçük şeyleri umursamayıp  sevinebilmeyi,vardır bunda da bir hikmet demeyi başarabiliyorsak  mutluluk bizimle sıkı bir bağ kurar.
      Her daim mutlu olamaz ki insan,üzülmeyi de sıkıntıyı da acyı da bilmeli,tatmalı.En mutlu anlarımızı düşünelim ........ne kadar kısa sürer değil mi?Ama huzur ,sağlık  yerinde ise niye mutsuz oluruz?İnsanlarla konuşmak,sohbet etmek,sorunlarını dinlemek bir nebze çözüm olabilmek ,fikir üretebilmek mutluluktur.Sana bakan bir çift göze gülümsemek  utanarak masumca bakan gözün 
kafasını çevirip tekrar masumca abla bakıyor mu diye bakması mutluluktur.Çocuklarımız hayatımızın en büyük mutluluğudur,sağlımız,eşimiz can yoldaşımız mutluluğumuzdur.
Ya dostlarımız sırlarımızı paylaştığımız ,gülüştüğümüz mutluluğumuzdur.
      Mutluluk saçarsan ışığın artar,somurtursan kararıp kalırsan insanlar senden kaçar.İlgi insanları mutlu eder tıpkı bitkiye verilen su gibi ışık gibi,sevgi insanı güzelleştirir ,sempatikleştirir ,içindeki cevheri ortaya çıkarır.Mutlu olan mutlu eder,birini olduğu gibi seversen o da seni sever.Birisini kendi gördüğün gözle seversen o kişi değerini yitirir,senin gördüğün  gibi olmaya mahkum edersen ve kendi doğrularını yol göstermek adına dayatırsan kişi kendi özünden uzaklaşır, kabuğuna çekilir her geçen gün susuz kalmış çiçek gibi solar yok olur kendi gözünde kendi özünde...
      Mutlulukla sarıp sarmalamalı insan  çoşku gibi yaşam verir umut verir canlara.Hüzün çiçekleri ekmeyelim umut ,sevgi
mutluluk saçalım.Gülelim ki mutluluğumuz artsın ve saçılsın evrene,yakın çevrene ,uzak çevrene.Mutluluk yemeğimiz  nefesimiz olsun.Kahkahalar yüreğimizi ,yaşlar mutluluktan gözlerimizi doldursun.........